Yapısal Eşitlik Modeli Hakkında

Yapisal Esitlik Modeli orijinalinde SEM (Structural Equation Modeling) olarak anilan bir bir istatistiksel model olup uygulamarina eğitim bilimleri, sosyal bilimler, biyoloji, ekonomi ve TIP alanlarinda sıkça rastlamak mümkündür. Asıl amacı daha önce ortaya atılmış teorileri test etmek olan SEM’in güçlü yanları olduğu kadar hala netlik kazanmamış zayıf tarafları da mevcuttur (uyum indeksleri gibi). Degişkenler arasındaki neden-sonuç iliskisine istatistiksel olarak bakabilmemize de imkan sağlayan, regresyon benzeri yöntemler gibi sadece gözlenebilen degişkenlere değil aynı zamanda faktör ya da gizli yapi (latent construct) olarak adlandirdigimiz (latent; örtük) gözlenemeyen degişkenleri de iceren cok güçlü bir yöntemdir. Şu an uygulanmakta olan bir cok yöntemi SEM şemsiyesi altında toplamak mümkündür. Bunlardan bazıları Path analizi, dogrulayici faktor analiz (CFA), çoklu regresyon, açımlayıcı faktör analiz vb… SEM ‘in bugünlere gelmesindeki ilk tohumun atilmasi genellikle Charles Spearman‘a (1904) atfedilen faktör analiz ile gerçekleşmiştir. Daha sonraları Sewall Wright path analizi geliştirmiştir. Fakat ne faktor analizin ne de path analizin tek baslarina bir sürü araştırmaya cevap vermediği görüldü. Daha sonralari 1970’lerde Karl G. Joreskog bu iki metodu birlestirmeyi başararak SEM’i güçlü bir şekilde literatüre sokmayı başarmıştır. Kendisi D. Sorbom ile beraber geliştirdiği yöntemle aynı adı taşıyan ilk SEM programinin da sahibidir (LISREL). SEM’in bugun cok kullanilan bir yöntem olması 1980 ve 1990’lı yıllardaki gelişmelere dayanmaktadir. O yıllardan itibaren bir sürü kitap basılmıştır. Bunlardan bazıları:

SEM1

SEM2

SEM3

SEM4

SEM5

SEM6

SEM7

SEM8

SEM9

Buradaki kitaplara ek olarak daha bir cok kitap mevcuttur. SEM analizlerini yapmak icin kullanilan degisik programlar uzerine yazilmis SEM kitaplari da ayrica piyasada yerini almıştır. Bu konuda ayri bir baslik acmayi planliyorum. Bu kitaplar her ne kadar SEM üzerine cok faydalı bilgiler sunmuş olsa da bazi konulara cok değinmemeleri ya da bazı metodoljik eksikliklerinden dolayı eleştirildikleri de görülmektedir. Bu konuyla ilgilenenlerin James H. Stieger’in makalesini okumalarini tavsiye ederim.

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑